Neden Bi̇li̇mler Köyü?

Bugün bilgi teknolojilerinde baş döndürücü bir hızla ortaya çıkan yenilikler, veri ve enformasyonun (malumatın) üretimini ve aktarımını herhangi bir mekanla ya da merkezle sınırlı kalamayacak şekilde hayatın her alanına yaymış durumda. Bizler; hem evrenin, doğanın, toplumun ve insanın belirli özelliklerine dair verileri kendi yaşam pratiğimizle belirli bir enformasyonun kaynağı olacak şekilde sunan bir konumdayız, hem de bu veri ve enformasyona saniyeler içerisinde ve gittikçe artan kesinlikte ve detayda ulaşabilecek araçlara sahibiz. Bu araçlar gün geçtikçe gelişiyor ve gelişecek; bu gelişmeler sürdükçe insanın bilgi ile olan ilişkisine dair ön kabuller sorgulanmaya devam edecek.

Evet, veri ve enformasyon dolaşımının önündeki engeller hızla ortadan kaldırılıyor ve bu durum toplumsal ilişkilerimizde ve insan varoluşunda çarpıcı değişimler yaratıyor. 

Fakat enformasyona/veriye erişimin, bilgiye ulaşım sürecini garanti altına aldığını veya kolaylaştırdığını iddia etmek için henüz çok erken. 

Veri ve enformasyon, evrendeki belirli olguların veya hareketlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin “görünümüne” dair bize ham tasvirler sunabilir; ancak bunların bilgisine ulaşma işi bundan daha fazlasını gerektirir. Bir “şeyin” bilgisine ulaşmak, onu ait olduğu bütün içerisinde konumlandırabilmek ve böylelikle hem onun “ne olduğuna, nasıl oluştuğuna ve ne olabileceğine” dair bir fikir sahibi olmak, hem de parçası olduğu bütünün işleyişine dair karanlık sahaları aydınlatmak demektir. Bu açıdan bilgiye ulaşma çabası, var olanın yüzeydeki görüntülerine dair bulguların derlenip toparlanması işinin ötesinde, bunların bütünle ilişkisini kurmaya yönelik doğru soruların sorulmasını, yerinde soyutlamaların yapılmasını içerir. Ve bu da hiç bitmeyen bir kavramsal ve kuramsal tartışma sürecini gerektirir. 

Yıllardır üniversitelerde çalışan insanlar olarak deneyimlerimiz ve gözlemlerimizden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, bugün insan, gittikçe büyüyen ve yayılan devasa enformasyon bulutunun içerisinde debelenip dururken bilgiye ulaşma yolunda doğru adımları atmanın yol ve yöntemleri üzerine düşünmekten uzaklaşıyor.

Bu büyük veri ve enformasyon birikimi, ancak otorite ve güç sahiplerinin ihtiyaçları uyarınca ve onların belirlediği ölçüde ve yönde genişliyor. Bugün, kamusal faydayı sağlamaya yönelik sınırlayıcı ve düzenleyici müdahalelerden azade kılınmış bir piyasa ekonomisi anlayışının hâkimiyetinde, birikim ve kar arayışına hizmet etmeyen herhangi bir “öğrenme” çabası “lüzumsuz” ilan ediliyor. Dünyanın her yerinde üniversiteler, piyasada işe yarayacak veri, malumat ve becerilerin sergilendiği, alınıp verildiği; derinlikli, felsefi ve kavramsal düşünüşün “boşa masraf ve zaman” olarak addedildiği bir anlayış etrafında dönüştürülerek ruhunu kaybediyor. Gittikçe büyüyen bu boşluk, insanların aklına değil duygularına hitap eden, merakını ve değiştirme arzusunu değil endişelerini kışkırtan komplo teorilerinden sahte-haberlere, geleneksel dogmalardan, “new age” mistisizmine çeşit çeşit bilim-dışı anlatı ile dolduruluyor.

Bu eğilimlerin gittikçe hâkim olduğu bir dünyada, bilgiye ulaşmak üzere  salim bir kafa, doğru bir yöntem ile yola çıkma arayışı, buna adanan zihinsel emek ya değersizleştiriliyor ya da küçük bir azınlığın toplumun bütününden kopuk, eski zamanlara ait bir zanaatı olarak algılanıyor.

Halbuki “bilgiye” ulaşma çabasının toplumun tamamına yayılmasının çok gerekli olduğu bir sürecin içinden geçiyoruz. Dünyanın ve insanlığın bugün her düzeyde kendi varoluşunu tehlikeye atan “bütünsel” ve yapısal bir çıkışsızlık içerisinde olduğu bir dönemde, buna karşı “ne yapabiliriz” sorusunun cevapları ancak parça (tekil sorunlar) ve bütün (doğanın ve toplumun genel işleyişi) arasındaki bağlantıları kurabilecek bir düşünüş tarzı, yani “bilgiyi” kovalayan bir anlayışın içerisinden çıkabilir. “Birlikte insanlığın krizinden çıkmak için ne yapabiliriz?” sorusuna gerçekten de herkesin yararına olacak cevaplar bulunabilir; yeter ki böyle bir düşünme ve tartışma sürecini topluma açan kamusal sahalar ve ortamlar yaratılabilsin. Bugün veri ve enformasyon sağanağının altında mumla aranan şey, bunları “bilgiye” ulaşma yoluna sevk edecek soyutlamaların, yöntemlerin, kavramların ve teorilerin kolektif bir şekilde tartışılmasıdır.

2017 yılında bir grup araştırmacı, bilim insanı ve “bilgi sahibi” olmayı herkesin hakkı olarak gören gönüllü ile Bilimler Köyü’nü inşa etme düşüncesi, işte bu yakıcı ihtiyacı belirgin kılmak ve hiç değilse bu açığı bir nebze kapatarak ilham verici bir örnek ve model yaratma arayışı içerisinden ortaya çıktı. 

Eğer “bilgiye ulaşım”, parçanın bütünle ilişkisinin kurulmasını gerektiriyorsa, o zaman bugün akademide, üniversitelerde gittikçe derinleşen tek bir “disipline” hatta bunun da ötesinde tek bir “araştırma konusuna” sıkışıp kalma, farklı “bilme” sahalarını birbirinden uzaklaştırma ve yalıtma eğiliminden uzaklaşmak gerekmektedir. Bu yüzden programımız, doğa bilimleri, sosyal bilimler, insan bilimleri gibi kategoriler altında sıralanan araştırma ve bilme sahalarından herhangi birine, diğerine göre öncelik vermeyecek, hepsini içerecek şekilde tasarlandı. Yine aynı nedenle, her bir etkinliğin mümkün olduğu oranda disiplinler arası ayrımları aşan bir perspektifle düzenlenmesini teşvik etmeye çalıştık.

Bilgiye ulaşma süreci eğer kolektif ve eşitlikçi bir fikri tartışmayı gerektiriyorsa ve bu da “bilgi” düzeyi ne olursa olsun köyümüzün parçası olan herkesi bilgi için yola çıkmış olmak ortaklığında “eşitliyorsa”, bu yoldaşlık anlayışını köydeki yaşamın tamamına ve tüm iş süreçlerine yaymaya çalıştık. Köyümüzde yaşamı ve etkinlikleri mümkün kılan tüm süreçlere köyde kalan herkesi dahil etmeye çalıştık.

Bilimler Köyü, 2017 yılında bir fikir olarak ortaya çıktı ve 2022’den beri işte bu perspektifle etkinlikleri düzenleyecek bir konuma erişti. Şu kısa zaman dilimi içerisinde gördük ki, insanların veri/enformasyon akışının hızı karşısında şaşkına döndüğü bir dönemde, veriye ve enformasyona erişim araçlarındaki gelişimlerin sağladığı olanakları reddetmemek ama bir yandan da “bilgiye ulaşma” çabasının kolektif emek gerektiren toplumsal bir süreç olduğunu asla unutmamak çok önemli. Yaptığımız etkinliklerin, katılımcılarımızın düşünce dünyasında, belleğinde ve hayata/insana bakışında kalıcı izler bıraktığını gördükçe bu fikre daha da bağlanıyoruz.

Bilimler Köyü, bilgiye ulaşmanın biraz meşakkatli de olsa ancak belirli bir “toplumsallık” içerisinde ortaya çıkan son derece zevkli güzergahında sizlerin de bir izi olması için çaba sarf etmeye devam edecek.

Bilimler Köyü Akademik Kurulu, 2024.